Sanat tarihi araştırmaları için yeni bir arşiv: MoMA Exhibition History
|

Sanat tarihi araştırmaları için yeni bir arşiv: MoMA Exhibition History

The Huffington Post‘ta çıkan haberi gördünüz mü? MoMA, “Sergiler Tarihi Arşivi” kurmuş. Yani, müzelerin internet sitelerindeki “geçmiş sergiler” sekmesinin o alışılagelmiş durağan yapısını bozan bir proje: MoMA Exhibition History. Arşive herhangi bir sanatçının adını yazıyorsunuz, hangi sergilerde yer aldığı çıkıyor karşınıza. Telif hakkı tabii ki bir sıkıntı, onu da kendi koleksiyonlarında olmayan eserlerin doğrudan görsellerini vermek yerine, sergi salonundan fotoğraflar paylaşarak aşmış görünüyorlar.

Ben, örneğin, Andy Warhol yazdım ve sanatçının yer aldığı bütün sergiler listelendi.

screen-shot-2016-09-18-at-9-53-53-am
Sonra bir sergi seçtim. 2001’den, What’s a Print? 

screen-shot-2016-09-18-at-10-14-07-am
Sergide yer alan bütün sanatçılar listelendi. Bir daha Andy Warhol ismine tıkladım ve sonraki sayfada sanatçının MoMA online koleksiyonunda yer alan bütün çalışmaları bir arada karşıma çıktı.

 

screen-shot-2016-09-18-at-10-15-25-am

 

MoMA Arşivler Şefi Michelle Elligott ve Dijital İçerik ve Strateji Direktörü Fiona Romeo tarafından geliştirilen projenin en önemli özelliği, sanırım, yaşayan bir arşiv olarak kurgulanması. Yani, zamanla buraya daha fazla doküman eklenecek.

Bu sadece, MoMA geçmiş sergilerini online erişime açıyor, şeklinde yorumlanacak bir çalışma değil. Bu proje, başlı başına böylesine bir online arşiv, MoMA’nın sanat tarihindeki yerine dair bir dolu araştırma için de kaynak olabilecek. Başka bir ifadeyle, bu arşiv, MoMA merkezli bir dolu tarihi çalışmanın gerçekleştirilebilecek olması demek. Üstelik bunun için New York’a gelmeye de gerek yok. Bu açıdan, kurum arşivlerinin  demokratik ve erişilebilir olması için de şahane bir örnek.

Böyle bir proje tabii ki MoMA’dan çıkacaktı. Dijital İçerik ve Strateji Direktörü diye bir pozisyon var müzede, ya ne olacaktı!

Bir de bu vesileyle şunu da paylaşmak gerekir, Türkiye’de de arşivler kamusal erişime açılıyor yavaş yavaş. Daha henüz kişisel bağış seviyesinde ilerlese de, bu hareketlenmenin kurumsal arşivleri yeniden düzenlemeye doğru iteceğine inanıyorum. Er ya da geç.

Bknz: SALTAraştırma

 

SALT’tan Amatör Arşivcilik Temel Soruları
|

SALT’tan Amatör Arşivcilik Temel Soruları

Cep telefonuyla çektiğimiz sayısız fotoğraflardan birbirinden farklı konuları içeren kitaplığımıza uzanan geniş bir alanda, bugün artık hepimiz kendi arşivimizi oluşturuyoruz. “Her şey artık dijital” öncesi kuşağın kâğıda basılı hatıraları, aileden kalma fotoğrafları, mektupları, belgeleri… Şüphesiz bütün bu malzemelerin yılların tozuna dayanabilmesi için zarar görmeyecekleri koşullarda saklanması gerekir. Bir de aranılan malzemenin istenildiği zaman bulunmasını kolaylaştıran -basit- bir sisteme ihtiyacımız var. (Telefonların görselleri yıllara, aylara ve günlere göre dosyalaması bir tesadüf değil.) Peki nasıl yapacağız?

“Deforme olmuş veya zarar görmüş fotoğraflara nasıl yaklaşılmalı? Nasıl muhafaza edilmeli?

Fotoğrafların yüzeyinde bozulmalar varsa, taramanın ardından dijital restorasyon yapılabilir. Dijital restorasyonun yanısıra fotoğrafın taranmış dijital orijinalini de korumanız tavsiye edilir. Fotoğrafın bir parçası koptuğunda arka yüzeyden asitsiz bant yapıştırılabilir. Ancak bu tür restorasyon geçici bir çözümdür ve ileride bant, yüzeyde sarı leke bırakabilir ya da yapışkan bir tortu oluşabilir. Fotoğraf ve kopan parçayı -örneğin bir zarf içinde- bir arada tutmak ve fotoğrafı dijital ortama aktardıktan sonra dijital restorasyon yapmak daha kalıcı bir çözüm yolu olabilir. Albümlerin yapışan şeffaf albüm sayfaları gibi nedenlerle zarar görmüş ve iyileştirilmesi mümkün olmayan fotoğrafların ise albümlerden çıkartmaya çalışmak yerine olduğu gibi, daha fazla zarar görmeyecek şekilde saklanması önerilir.”

Geçtiğimiz aylarda düzenlediği Amatör Arşivcilik atölye çalışmalarında katılımcılardan gelen sorulardan yola çıkan SALT, bu alandaki bilgi eksikliğini gidermek üzere yalın bir kılavuz hazırlamış. Malzemelerin dokusuna göre farklı saklama koşullarından dijitalleştirme sürecine uzanan uzun soru listesinde, temel arşivcilik alanlarının hemen hemen hepsini kapsayacak yanıtları bulmanız mümkün. Özellikle ücretsiz ve online programlara dair bilgiler ve meraklısı için eklenen eğitici linkler.

“Belgeleri kataloglamada ve tanımlamada gerekli alanlar nelerdir?

Belgeleri tanımlamada koleksiyon adı, kod, başlık, oluşturan (kişi, yazar, sanatçı, oluşturan isimleri), katılımcılar (sanatçı, editör, çevirmen, fotoğrafçı vs.), hak sahibi, tanımlama (başlığın detaylandırıldığı, detaylı açıklama, kapsam, tarih, dil, tür, format (fiziksel niteleme), ilişki, kaynak (gazete, dergi gibi), anahtar kelimeler ve not gibi alanlar kullanılır. Arşiv sahibi, arşivle ilgili fiyat, bağışlayan bilgileri gibi notlarını 5 tutabileceği alanlara ihtiyaç duyabilir ve bu tanımlama alanlarını çeşitlendirebilir. Tanımlama alanlarının yer aldığı tabloya buradan erişilebilir. Uluslararası kullanılan standartlardan ise SALT Araştırma’da da kullandığımız, DCMI (Dublin Core Metadata Initiative) incelenebilir.”

Benim kişisel soru(nu)m dijital doğan materyallerle ilgili. Genelde dijitalleştirilmiş malzemeyle karıştırılan bu alanda aslında en büyük sıkıntı, arşivcinin elinde dijitalin dışında bir kopyanın olmaması. Sanıyorum içinde yaşadığımız dijital bulutu düşünürsek, sadece bunun üzerine bir atölye çalışması yapmak da bir ihtiyaç.

 

SALT’ın Amatör Arşivcilik Temel Sorular dosyasına buradan ulaşılabilir. 

 

(Görsel: SALTOnline)

 

Artergram ve sosyal medyayı arşivlemek
|

Artergram ve sosyal medyayı arşivlemek

Sosyal medyayı arşivlemek üzerinde uzun zamandır düşündüğüm bir konu. Özellikle de müzelerin bunu nasıl kullanabilecekleri. Tam da bu sebeple Arter’in Instagram arşivi girişimini görünce heyecanlandım.

Arşivin mantığı basit, #arter etiketiyle paylaşılan Instagram fotoğraflarını tek bir yerde topluyor. Yani ne etiket açısından ne de altyapı açısından yeni bir şey yok. Ancak böyle bir şeye neden ihtiyaç duyulduğu önemli. Bu platformu nasıl kullanacakları. Yani bu fotoğraflar bir köşede kendi kendilerine birikmeyecekler muhtemelen. Bir yaşam alanı olacak onların da.

Hızlıca göz attığımda mekânda sergilenen bazı işlerle/nesnelerle daha çok karşılaştığımı fark ettim. Neden insanlar bu kareleri paylaşma isteğine daha çok sahip olmuş olabilirler? Buradan bir araştırma konusu, bir ziyaretçi pratikleri ölçümü çıkartılabilir mi? Sergi değerlendirmesi yapılabilir mi ya da? İnsanların en beğendiklerini paylaştıklarını düşünebilir miyiz? Yoksa aşina oldukları mı?

Artergram’ın yürütücülüğüne dair de sorularım var tabii. İçerik kontrolü örneğin. Ne kadar sık yapılıyor; yeni bir içerik eklendiğinde uyarı geliyor mu yoksa manual kontrol mü? Kimin sorumluluğunda ve en önemlisi nasıl bir yaşam planı var bu platformun?

Zamanla öğreneceğiz…