Topluluk yönetimlerinde bilgi toplama aracı olarak telefon hattı kullanmanın yalınlığı ve soruları.
Peki, Zeki Müren de bizi duyacak mı? projesini gördüğümden beri bir heyecan bende. Zeki Müren üzerine bir belgesel çalışmasının heyecanı şu köşede dursun, o telefon hattı nasıl mucizevi bir topluluk yönetimi aracıdır, ben onu düşünüyorum. Tabii ki müzeler nasıl kullanabilir diye.
Bir kere sergilere dair görüş toplamak için kullanılabilir. Bir nevi sesli ziyaretçi defteri. “Müzeden çıkmadan şu numarayı arayıp görüşlerinizi belirtin” gibi bir yönlendirmeyle mesela. Hatta belki müze dükkânında indirim vs. sağlayarak teşvik ederek. Sonra o sözleri al, pazarlama-iletişim çalışmalarında kullan. Daha samimi bir metin yazılabilir mi!
Benzer şekilde bir “call center” hattı olabilir; şikayetler ve talepler biriktirilebilir. Böylelikle resepsiyona iletilen, daha sonra da aciliyet sıralamasına göre üst mercilere çıkartılan mesajlar kaybolmamış olur.
Hatta müzeye yerleştir böyle bir telefon, insanlar arasınlar hemen. Hani bankalarda ATMlerin yanında durur ya, onun gibi. Yazmaya üşenenler de kazanılmış olur hem.
Bu arada belirtmem gerekir ki bu bilgi toplama aracının altyapısını henüz incelemedim. Yani kullanma koşulları nedir ve ya ne kadar esnektir bilemiyorum.
Aklıma takılan, bence en temel sıkıntısı, veriyi doğrulama şansının çok düşüklüğü. Eğer arayanın kaydı tutuluyorsa, yani karşı taraftan bir telefon numarası bırakılması talep ediliyorsa, o numaradan geri arayıp kısa bile olsa bir sohbet vasıtasıyla bazı kritik noktalar aydınlatılabilir. Yoksa malum, “troll gibi troll” olmak yaşadığımız yüzyılın en önemli karakteri.
İkincisi, akademik çalışmalarda bir yöntem olarak kullanılması. Burada yine temeldeki veriyi doğrulama soruma dönüyorum. Bu proje kapsamında anlatılan, en azından şimdiye kadar aktarılan, hikâyelerden bağımsız söylüyorum tabii bunu. Ben hâlâ wikipedia’nın kaynak olarak gösterilmesine alışamadım, “bir dinleyicinin tanıklığı” tek kaşımı kaldırır benim. Kesin. Bu, benim muhafazakarlığım da olabilir tabii.
Beni heyecanlandıran noktasına yeniden gelirsek, bir bilgi toplama aracı olarak yalınlığı. Bir yere gitmeye gerek yok, bir form doldurmanız istenmiyor ve bugün hepimiz, ama istisnasız hepimiz, telefon kullanıyoruz.
Proje hızla yayıldı ve eminim ki daha da geniş katılımlar olacak. Sonucu merakla bekliyorum.
Benim maalesef Zeki Müren’le ilgili bir anım yok, ama bir alıntım var. Belki telefon açıp onu okurum.
A few weeks ago, I presented a part of my doctoral research at our graduate school’s, Center for Metropolitan Studies, annual conference in Berlin. Instead of talking only about theoretical framework (nor preliminary notes of my on-going field study), I aimed to display recent political cases from Turkey in order to highlight the importance of archiving born digital materials. The idea was to show some footages. In other words, during my talk, I screened short clips from three activist videos as supporting examples of my arguments. It was clear that images would talk better than I do. Indeed, they did. It was obvious in the audience’s reaction both during and after my talk. Now, I’m thinking about publishing it. But my concern is not finding the most suitable academic platform. (My research project is not there yet.) Actually, I’ve been questioning, how can I receive feedback about my talks/papers which include moving image? Especially, when image is the object, not a reference.
I’m aware that one of the most common ways to include moving image is narration. Author describes the environment, atmosphere, people, emotions, talks, etc. S/he mostly tries to benefit from the power of literature. But, seriously, today? Aren’t we in the age of digital publishing?
At this point, digital humanities appears in my mind with its huge discussion on knowledge production in digital: Social Reading. Writing-and-Sharing. Blogging-and-Social Media. Fresh New Ideas-and-On-going Discussions. Reproducing-and-Re-sharing-and-Re-discussing. Yes, this is academia. And social reading on the Internet facilitates reaching more people, especially people that you haven’t met in person yet, and collecting diversified-interdisciplinary-comments. It definitely enhances your research. Because it is beyond sending a paper to a particular email list, and hope getting some responses. Plus, emailing keeps discussion one-to-one. Social reading steers the community discussion. This is what I’m actually looking for my talks/papers: Hearing some comments. So, my new question is, how can I make this happen?
After having this question in my mind for the last few weeks by reviewing various online magazines, platforms, and blogs, I have decided to add a new category to my blog, urbanbuzzy, and post my questions about my doctoral research. -Stay tuned!-
Please, come join me, and leave your comments. Any contribution would be appreciated.
Museum Minute blogunda gördüğüm #MuseumBingo iddiasını çok beğendim. Museum140 işbirliğinde hazırlanan ve bir yıl boyunca süren etkinlik kesinlikle kişiyi sürekli yeni bir müze ziyaret etmeye teşvik ediyor. Bu iddiayı #MüzeBingo olarak yerelleştirebiliriz diye düşünerek çağrıyı Türkçe’ye çevirdim*:
“Bütün müze hayranlarına çağrı! 2015’i biraz daha eğlenceli hale getirmeyi garanti eden bir iddia var burada. İsterseniz herhangi bir haftayı yaşadığınız bölgede en az bir müze ziyaret etmeden geçiremeyen biri olun, isterseniz müze ziyaretlerini tatil etkinlikleri olarak planlayın. Ya da isterseniz rehberli turlara ve etkinliklere katılmaktan keyif alın, isterseniz sadece “kendi yolunda giden” tarzda bir ziyaretçi olun – Museum Minute, Museum 140 ile işbirliği yaparak, sizi “Müze Bingo”ya katılmaya davet ediyor!
Katılım çok kolay! Müze Bingo skor kartındaki* herhangi bir kareyi tamamladığınızda, #MuseumBingo etiketini kullanarak hangi kareyi tamamladığınızı tweet atın. Eğer fotoğraf da paylaşmak isterseniz harika olur – doğrudan Twitter’a koyun, ya da Instagram gibi başka bir kanala ve sonra da linkini paylaşın. Ya da eğer blogunuz varsa, tamamladığınız kare hakkında blog yazısı da yazabilirsiniz ve onun linkini paylaşabilirsiniz.
Bazı karelerin üst üste geldiğinin farkındayız – örneğin, Güney Afrika’da tatildeyken bir sanat müzesini ilk kez ziyaret edin – yani iddia her kare için farklı bir müze ziyaret etmek!
Eğer Twitter hesabınız yoksa ama hâlâ katılmak istiyorsanız, blogunuzda ya da diğer sosyal medya sayfalarında paylaşabilirsiniz (Facebook, Instagram, vb.) – sadece bize söyleyin, biz sizin için tweet atarız. 🙂
Ve eğer bütün bir sırayı – ve hatta bütün skor kartını?! – tamamlamayı başarırsanız, BİNGO diye bağırmayı unutmayın!
*Bu bütün yıl sürecek bir iddia olduğu için Ocak ayından bugüne kadar tamamladığınız kareleri de sayabilirsiniz.”
Benim önerim, Türkiye’den yazılacak tweetler için (tweetin Türkçe ya da İngilizce olması fark etmez) Türkçe etiket de kullanmak: #MüzeBingo
Böylelikle storify.com üzerinde hepsini bir araya getirebiliriz. Uluslararası iddialarda görünür olmak için #MuseumBingo etiketini kullanmayı da unutmamalı tabii. Bence Tweet ille de İngilizce yazılmak zorunda da değil. Müze giriş biletinin fotoğrafı ve etiket iddianızı görünür kılacaktır. Belki tek sıkıntı hangi kareyi tamamladığınızı söylemek olabilir, onu da skor kartının orijinaline bakarak çözebiliriz diye düşünüyorum. Dünyanın farklı farklı bölgelerinde müze ziyaret etmek gibi iddialar gözünüzü korkutmasın. Amaç her seferinde farklı müze ziyaret etmek. İstanbul’da yaşayıp Ankara’da bir müze ziyaret ediyorsanız, “Asya’da bir müze ziyaret et” karesini tamamladınız sayılabilir gayet. Ya da neden sayılmasın?
#MüzeBingo iddiası Türkiye’de başlasın o zaman.
Var mısın maratona?
*Bu yazı, Museum Minute blogunun sahibesi Jamie Glavic’in izniyle Türkçeleştirilmiştir.
Geçtiğimiz Ocak ayında Münih’te yapılan Digital Life Design (DLD) Konferansı katılımcıları Bavarian National Museum’da augmented reality (arttırılmış gerçeklik) teknolojisi ile geliştirilmiş interaktif rehberli tur projesini deneyimlediler. Augmented Reality, tarihi eserler ile gündelik hayatımızın sıradan bir parçası haline gelen djital hayatlarımız (sanal yaşam) arasında bir bağ kuruyor. Eserlerin yanında sıra sıra dizili etiketleri okumaya çalışmaktan ve sergi salonları boyunca kulağımıza fısıldayan sesli rehberlerden daha heyecanlı olduğu kesin. Bu teknolojiyle tanışmak, müzelerde nasıl kullanılabileceğini incelemek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.
The participants of the Digital Life Design (DLD) Conference, organized in January 2014 in München, had chance to experience the interactive guided tour project developed with augmented reality technologies in the Bavarian National Museum. Through Augmented Reality technologies, it is possible to connect the inevitable digital life of our everyday life with historical art pieces. The video below introduces us this technology and presents how it can be useful in museums.
Proje hakkında daha fazla bilgi almak ve DLD Konferansı’nın Müzelerden Playstation’a başlıklı oturumunu izlemek için the Augmented Blog‘a göz atmanızı öneririm. Müzelerde dijital projeler üzerine verimli konuşmalar içeriyor.
For further information about the project, you can take a look to the Augmented Blog. There you can also find the video titled as “From Museums to Playsations” from DLD Conference. It provides useful information about digital museum projects. It is recommended.
Pera Müzesi’nin yeni yıl mesajını gördüğümde aklıma tek bir soru takıldı: Kadınlar nerede?
Şimdi biri çıkıp diyebilir tabii, baksana ne güzel fotoğraf, adamlar ne de güzel eğleniyor, neşeleri de fotoğraftan taşıyor. Hakkıdır. Yeni yıl mesajı gönderirken neşeli olmak şarttır. Peki ya kadınlar?
Görselin bir önemi olduğunu düşündüm sonra. Ancak gönderilen e-bültende görsele dair herhangi bir künye bulamadığım için o önemi de çözemedim ilk bakışta. Üşenmedim. Görseli Google’da araştırdım. Hürriyet’te çıkan bir haberde yazdığına göre görsel Yapı Kredi Bankası S. Giz Koleksiyonu’na ait. Haber Ekim 2014’te yayınlanmış. Daha sonra İAE Fotoğraf Koleksiyonu’na mı geçti, yoksa bu haberdeki künye bilgisi mi yanlış, onu da kesin olarak bilemiyorum tabii. Kısaca, görsel ve Pera Müzesi arasında doğrudan bir bağlantı bulamadım.
Bu görselin beni rahatsız ettiği tek nokta, en başta söylediğim gibi, kadınların olmayışı. Açıkçası, dürüst olmak gerekirse, sırf kadınların güldüğü bir görsel kullanılsaydı da bu türden, erkekler nerede gibi, bir düşünce gelecek miydi aklıma bilmiyorum. Yine de bir durur düşünürdüm muhtemelen. Bu görsel niye seçildi? Müze yeni yılımı bu görselle kutlarken ne demek istiyor? Ne de olsa iletişim denilen dünyada gönderilen her mesajın (görsel ya da metin) bir anlamı var. Değil mi? Sadece, yeni yıl tebriği e-bülteni gönderildi mi, evet, gönderildi, olamayacak kadar önemli bir konu. Müzenin izleyiciyle doğrudan temas ettiği bir nokta; sözünü, derdini doğrudan ilettiği. En az yeni serginin ilk duyuru görselinin seçilmesi kadar önemli. Daha az değil.
ICOM (International Council of Museums) konferansları, uluslararası bir meslek örgütünün üye toplantılarından ziyade, müzecilik dünyasının UN zirvesi. Bilmeyenlere hatırlatalım, müze tanımı bu konferanslardaki çalışmalarla güncellenip yenilendi, daha ne olsun! Konferans sunumlarına paralel ilerleyen ICOM çalışma gruplarında, dünyanın farklı coğrafyalarından meslektaşlar müzeciliğin belli temaları etrafında birlikte fikir geliştiriyorlar. Peki, bu toplantılara kimler katılıyor? Ya da doğru soru: ICOM konferansına herkes katılabilir mi?
Teoride, evet. Üstelilk katılım için ICOM üyelik şartı da yok. Sadece bedelini ödemeniz gerekiyor. Burada görüldüğü üzere, ICOM 2022 kayıt ücretlerinde üyeler ve “diğerleri” arasında belirgin bir ekonomik hiyerarşi var. Hele de bilet erkenden alınmazsa, üye olmayanlar için ICOM konferansının bedeli iki katına yaklaşıyor. Üyelere uygulanan indirimin sebebi basit: Meslektaşlarımızı, ICOM’a üye olmak konusunda özendirelim lütfen. Tabii, hemen efendim. Peki, kimler ICOM’a üye olabilir?
ICOM – Become a member
If you are a museum professional or your museum is an institution recognised by ICOM, and you respect the ICOM Code of Ethics for Museums, you can become an ICOM member.
Burada belirtildiği üzere, ICOM’a üyelik dört kategoriye ayrılmış: Eğer 1) bir müzede çalışıyorsanız ya da bir müzeden emekli olduysanız ya da mesleğiniz müzelere servis sağlamaksa bireysel üye; 2) bir müzeyi veya müze tanımına uyan başka bir kurumu temsil ediyorsanız kurumsal üye; 3) müze ile ilgili bir akademik programa kayıtlıysanız öğrenci üye; 4) Müzelere olan ilginizden dolayı siz veya kurumunuz ICOM’a hem mali hem de başka türlü önemli yardım sağlıyorsanız destekleyici üye olabilirsiniz. İşin rengi burada biraz değişmeye başlıyor.
Öncelikle, ICOM üyelik başvuruları ülke bazında yapılıyor. Eğer ülkede ICOM temsilciliği bulunmuyorsa ICOM Genel Sekreterliği başvuruyla ilgileniyor. Ya da ICOM üyelik başvurusunda bir sıkıntı yaşanırsa. Ne gibi sıkıntılar? Örneğin, yaptığınız işin ICOM ülke yönetimi tarafından müzecilik faaliyetleri çerçevesinde tanımlanmaması ve üyelik başvurunuzun reddedilmesi. (Bildiğimiz bir prosedür: Lütfen önce iç hukuk yollarını tüketiniz.) Ya da vatandaşı olduğunuz ülke ile ikamet ettiğiniz ve dolayısıyla müzecilik faaliyeti gösterdiğiniz ülke aynı olmayıp başvuru merkeziniz karışınca. Başvurular gibi üyelik aidatları da ICOM ülke yönetimine bırakıldığı için her üyelik kategorisi her ülkede farklı ücretlendirilmiş. Anlaşılan o ki burada ülke ekonomilerinin oynadığı rol belirleyici. Örneğin, ICOM öğrenci üyeliği ABD‘de 60$, Bulgaristan‘da 20€. Peki, ABD’de müzecilik okuyan öğrenciler gerçekten Bulgaristan’da okuyanlardan yaklaşık olarak 3 kat daha fazla gelire mi sahip yoksa bu ücretlendirme ABD’deki büyük kurumsal müzelerin bütçeleri göz önüne alınarak mı hesaplanmış? Buyrun eşit erişim hakkı tartışmasına.
@ecartan, Potsdam
ICOM Genel Sekreterliği’nin ön gördüğü ekonomik belirleyici unsur, gayrisafi millî hasılalarına göre ülkelerin sınıflandırılması ve ICOM konferans kayıtlarının da bu ülke sınıflarına göre ekonomik hiyerarşi göstermesi. ICOM ülke sınıflandırması 2022 tabelasına bakmak hem kendi başına oldukça ilginç hem de genel ülke ekonomisine göre hazırlanan ücret tabelası başlı başına problemli. Nasreddin Hoca olsa sorardı: Öğrencilerin farklı ülkelerde aynı gelire sahip olmayacağına inanıyorsunuz da farklı ülkelerde faaliyet gösteren müze çalışanlarının eşit gelire sahip olmadığına neden inanmıyorsunuz? Üstelik, ücretlendirmeler birçok ICOM ülke yönetiminde bile henüz standartlaştırılamamışken.
Örneğin, ilk grupta (GSMH > 34,800€), beklendiği üzere, ABD, Birleşik Krallık, Avusturalya ve AB ülkeleri yer alıyor. Bir de Brunei Sultanlığı, Ekvator Ginesi, Kuveyt, Umman, Katar, Kore Cumhuriyeti, Suudi Arabistan ve Singapur gibi Batı coğrafyası dışı ülkeler. Bilmediğimden soruyorum, gerçekten GSMH paylarına bakıldığında da bu ülkelerde müzecilik faaliyetlerinin eşit yürütüldüğü söylenebilir mi? Ya da müzecilik iş pazarları hakkında nasıl bir ekonomik eşitlikten bahsedilebilir ki ICOM konferans kaydı için farklı ekonomilerde faaliyet gösterenlerin eşit katılım ücreti ödemeleri bekleniyor? İnsan merak ediyor, serbest çalışan küratörler, tasarımcılar, sanat eleştirmenleri, mimarlar ve müzebilimi çalışan sosyal bilimciler bu homojenleştirilen ekonominin tam olarak neresine düşüyor? Ya da sanatçılar doğrudan öznesi oldukları müzelerin geleceği hakkında nasıl bir söz hakkına sahip?
Yukarıda alıntılanan ICOM üyelik tanımı esnek görünse de başvurular için muğlak. Çünkü asıl mevzu belirsiz: Müzeci / müze çalışanı kime denir? Eğer bir müzede ya da ICOM tarafından tanınan bir kurumda çalışmıyorsanız başvuruda hangi evrakları göstereceksiniz? Kestiğiniz son faturayı mı yoksa başlayacağınız yeni projeyi mi? (Müzecilik okumayan ancak müzebilimi üzerine kariyerini ilerletmek isteyen öğrenciler lütfen biraz sabretsin, kadrolar boşalsın, önlerinde bekleyenler yılıp kenara çekilsin, belki sıra onlara da gelir.)
Geçenlerde, mesleki bir buluşmada bahsi geçtiğinden beri düşünüyorum; 20-28 Ağustos tarihleri arasında Prag’da yapılacak ICOM 2022‘ye katılabilmek bazı müzeciler için ekonomik bir soru işareti, ancak bu hiçbir üyenin tekil sorunu değil – çünkü sistem. Kaç kurum salgın ve savaş sonrası dalgalı bulutlu seyreden global ekonomik koşullar altında çalışanlarının mesleki gelişimini destekleyecek bütçe ayırabiliyor? Kaç serbest çalışan, kültür-sanat pazarlarının darlığı ve pasta paydaşlarının çokluğu da göz önüne alındığında, yıllık kazancından konferans için bütçe arttırabiliyor? (Merhaba kur farkı – Merhaba ekonomik ayrımcılık.) Yine bir araya gelecek yıllardır her konferans birbirini gören yüzler. Yine aynı kişiler bir araya gelecek ve yine aynı şeyleri konuşacaklar. Belki birkaç yeni yüz katılacak aralarına belki de hiç.
ICOM’a üyelik kolyalaştırılmayıp ICOM konferansının ve çalışma gruplarının katılımcıları gençleştirilemediği sürece bu buluşmalar mesleki fanus dışına çıkma şansına ne yazık ki sahip değil. Bir tür echo-chamber. Hep aynı seslerin bitmeyen yankısı. (beyaz-heteronormatif-cis-ayrıcalıklı-erkek sesleri ovalara yayılır.)
Şüphesiz hem üyelik hem de konferans katılımları için bir ücretlendirme politikasına ihtiyaç var. Ancak bir meslek örgütüne uygun bir şekilde. Mesela, eşit dağıtılmayan GSMH’ya göre değil de yürütülen müzecilik faaliyeti üzerinden tanımlanan ücretlerle, yani doğrudan mesleki kazanç temelli; faaliyetin yürütüldüğü ülke ekonomisinin çalışanlar üzerindeki temel belirleyici etkileri göz ardı edilmeden; müzede hem kadrolu hem de serbest çalışanların farklı ihtiyaçlarına göre ayrı ayrı planlanan; eşit işe eşit ücret verilen bir politika. Nasipse duacısıyız.
This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Cookie settingsACCEPT
Privacy & Cookies Policy
Privacy Overview
This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these cookies, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are as essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may have an effect on your browsing experience.
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.