Bundan yıllar önce, Zarif ve Dinen Makbûl‘e dair ilk düşünceler zihnimde belirmeye başladığında, araştırma sorumun ham hali şuydu: siyasi muhafazakârlıktaki değişim nasıl oluyor da muhafazakâr hayat tarzları üzerinde hızlı bir dönüşüme yol açıyor?
s. 157
ODTÜ’de yürütülen doktora araştırmasına dayanan bu kitapta, araştırmacı Aksu Akçaoğlu, Ankara’nın tek bir semtine odaklanarak Çukurambar’da, makbûl muhafazakâr vatandaşın izini sürüyor. Zarif ve Dinen Makbûl: Muhafazakâr Üst-Orta Sınıf Habitusu başlıklı çalışma, İslâmcılık ve muhafazakârlık arasındaki geçişken ilişkiyi içeren literatür tartışmasıyla birlikte, ilk olarak, kavramları tanıtıyor.
Kısacası, muhafazakârlık-İslâmcılık ayrımı sentetiktir. İslâmcılık muhafazakârlığın Türkiye’de bürüntüğü formlardan biri olup yakın bir geçmişe kadar meşru muhafazakârlık sınırlarının dışında kalmıştır. AKP’nin kurulmasıyla İslâmcı muhalefet düzenle bütünleşmekle kalmadı, aynı zamanda meşru muhafazakârlığın tanımını, İslâmcılığı kapsayacak şekilde genişletti. Dolayısıyla, çalışma boyunca muhafazakârlık kavramını kullandığımda, İslâmcılıktan farklı bir görüşü değil, İslâmcılığı da kapsayan daha genel bir siyasi görüşü kastediyorum.
s. 19
Çukurambar’daki değişimi gözlemleme gayesi tabii ki tesadüfi bir istek değil. Araştırmacının sunduğu Türkiye yakın dönem siyaset tarihine dair mahallenin sosyo-ekonomik tasfirinin ardından öğreniyoruz ki, AK Parti milletvekilleri, 2002’deki seçimleri takiben, Çukurambar’a taşınıyor ve bu da eski bir gecekondu mahallesi olan bölgenin sınıfsal değişimini hızlandırıyor.
Mahalledeki vekil yoğunluğu, Çukurambar’daki dönüşümü daha da hızlandırdı. Mahallenin alt yapı ve yol sorunları hızlı bir şekilde giderildi. Buna ek olarak, belediye mahalledeki binalar için getirdiği kat sınırını artırma kararı aldı. 2002 öncesi inşa edilmiş ve genelde on katı geçmeyen apartmanlarla karşılaştırıldığında, yeni çok katlı binalar mahalledeki nüfus yoğunluğunu arttırdı.
s. 73
Çalışmanın zemini etnografik veriye dayanıyor. Bourdieu’nün habitus kavramını çok sık görülmeyen bir kentsel araştırma yöntemi olarak kullanan araştırmacı, sahayla, mahallede Mesnevi sohbetlere ve ney kurslarına katılarak ilişkileniyor.
Yabancısı olduğum muhafazakâr orta sınıfların sosyal hayatlarını yakından gözlemlemekle kalmadım, ayrıca bu hayata katılımımı da incelemeye dâhil ettim. Böylelikle, muhafazakâr habitus araştırmamın hem konusu hem de yöntemine dönüştü.
s. 54
Araştırmanın en ilginç yanlarından biri uygulanan etnografik yöntem. Habitus, Bourdieu’ye göre kişinin her yere birlikte taşıdığı bavuludur. Toplumu ekonomik ilişkilenme üzerinden incleyen Bourdieu’ye göre, bavulumuzu sahip olduğumuz sosyal, ekonomik ve kültürel sermayeler oluşturur. Buna göre, araştırmacının kendi habitusunu katılımcılık ötesinde araştırma konusunun faili olarak incelemeye dâhil ettiğini görüyoruz. Başka bir ifadeyle, bireyin, araştırma konusu olan habitusu nasıl edindiğini kişisel deneyimiyle inceliyor.
Etnografik bir araç olarak habitus, aslında katılımlı gözlemcilikle benzeşir. Fakat, katılımlı gözlemcilik, yerlinin bakışıyla gözlem yapmanın önemini vurgularken, habitus düşünümsel bir şekilde gözlemlenmek üzere, katılımı etnografik araştırmanın merkezine taşır. Bu nedenle, habitusu temel alan bu etnografik yöntem, gözlemci katılımcılık olarak adlandırılabilir.
s. 56
Yaptığı bir dizi literatür araştırması, gözlem, katıldığı eylem ve mülâkatlar sonunda araştırmacı, günümüz makbul üst-orta sınıf muhafazâkarın dini hasssasiyetlerle belirlenen tüketim alışkanlıklarından yola çıkarak tanımını yapar. Araştırmacıya göre bu tanım yeni bir kimlik inşaası içermemekle birlikte, kitlesel tüketim alışkanlıklarına dinen makbûl bir biçim verilmesidir.
Bugünün makbul muhafazakârı her şeyden önce, ekonomik ürünlerle kurulan yeni bir ilişkinin ürünüdür: Lüks sitelerden alınan ve gösterişli bir şekilde döşenen daireler, rengârenk tesettür estetiği ve beden fetişizmi, rafine damak tadı arayışı ve çocukların eğitimi için ayrılan büyük bütçeler muhafazakârların ekonomik ürülerle kurdukları yeni ilişkileri temsil eder.
s. 109
Son olarak, bu araştırma, okuyucuya, gerçek müslüman kimliği, muhafazakâr yaşam ve kapitalizm eleştirisi, lüks tüketimin islâmdaki yeri ve muhafazakâr yaşamla şekillenen siyasi görüş tartışmalarına dair zengin bir içerik sunuyor. Örneğin, üst-orta sınıf muhafazakâr habitusun nasıl oluştuğunun izlerini süren araştırmacı, görüşmecilerinin hepsinin AK Parti döneminden memnun olduklarını belirtiyor.
Sahada neredeyse herkesten duyduğum ortak şikâyet, AKP öncesi sosyal hayatta maruz kalınan laik baskılardır: Hatice türbanlı olduğu için, mesleği olan öğretmenliği yapamadı; Burhan Yeni Şafak okuduğu için iş arkadaşları tarafından dışlandığını düşünüyor; Eren üniversitede öğrenciyken hocalarının muhafazakâr öğrencilere karşı çifte standart uyguladığını düşünüyor; Mustafa tesettürlü olan eşiyle önceleri Kızılay’da dolaşırken kendilerine kötü bakıldığını ifade ediyor.
s. 148