Müze Gazhane, açılışını uzaktan, sosyal medya üzerinden takip edebildiğim kadarıyla, kentliye tam da ihtiyaç duyulan bir anda heyecan getirdi. Sebebi basit: Bir endüstriyel miras yapısı mahallelinin önderliğinde başlatılan ve yıllar süren akademik ve politik mücadeleler sonucunda yıkımdan kurtarıldı ve uzun yıllara yayılan restorasyon çalışmaları Ekrem İmamoğlu yönetimi tarafından tamamlanarak kamusal mekâna dönüştürüldü. Peki, bu mekân biz kentlilere ne vaad ediyor?
1993 yılında gaz üretimine son verilen mekânın günümüze uzanan yolculuğunu ve İstanbul’da yer alan diğer gazhane miraslarına dair planlarını, İBB, hazırladıkları videoda kapsamlı bir şekilde anlatmış.
Videoda sıkça duyduğumuz ifade ‘yaşam alanı.’ Benim vaad olarak değerlendirdiğim de tam bu ifade. Emre (Erbirer) açılıştaki ziyaretinin ardından hazırladığı tweet zincirinde planlanan hizmetlere dair eleştirel yorumlarda bulunmuş. kültür.limited’da yayınlanan yazısında da bu yorumlarını hem çağdaş müzecilik kavramları hem de kültür yönetimi açısından değerlendirip güzel bir tartışma zemini hazırlamış. Son İstanbul ziyaretimde Müze Gazhane’yi dolaşırken, Emre’nin yazısının sonunda dikkat çektiği noktaları yeniden düşündüm:
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Müze Gazhane’nin açılışında Çırpıcı’da ve Yedikule’de açmayı plânladıkları başka yaratıcı kampüslerden de bahsetti. Kuşkusuz İstanbul’un bu gibi alanlar kazanması çok değerli. Ancak bununla beraber bu alanların kente ve kamuya kazandırılırken tarihini, mirasını ve hafızasını doğru aktarmak, bileşenlerini ve katılımcılarını sürece doğru dâhil etmek, yaratıcı ekonomideki rolünü iyi belirlemek ve stratejik tasarımdan yararlanarak karar almak şart.
Emre Erbirer – kültür.limited
Müze Gazhane, ilk bakışta, sunduğu bazı hizmetleri yeniden değerlendirmeye ihtiyaç duyuyor gibi görünse de, naçizane fikrim, en temel soru(n) erişim. Erişilebilirlik birçok farklı bileşeni bir arada düşünmeyi gerektiren bir kavram. En basit haliyle üç adımda düşünecek olursak, öncelikle, kentsel planlama açısından mekâna erişim; daha sonra, müze mekânında yer verilen sergiler aracılığıyla bilgiye erişim ve son olarak, farklı ziyaretçi gruplarının sunulan hizmetlere erişimi. Örneğin, mimari tasarımda rampalara ve asansörlere bazı bazı alan verilirken alandaki yönlendirmeler ve sergiler görme ve işitme engelliler için erişilebilir mi? Mekânın 300 arabalık otoparkı bütün tanıtımlarda övünçle bahsedilirken, Hasanpaşa’nın tek şeritli ve tek yönlü sokaklarında böylesine bir trafik akışı erişilebilir bir kentsel planlama mı? İBB’nin kentin farklı noktalarında halihazırda bulunan otoparkları ve iskeleleri ile Müze arasında uygulanacak bir shuttle servisi daha kolay ulaşım imkânı sunmaz mı? Sergi planlaması, Ekrem İmamoğlu’nun paylaştığı kısa videodan da anlaşıldığı üzere, İstanbul’un halihazırdaki problemlerinin altını çizmek ve kentlileri kentsel dönüşüm, iklim krizi ve özellikle de Kanal İstanbul konularında bilinçlendirmeyi hedeflese de filtrelenerek basitleştirilmeyen ve yalın bir dille aktarılmayan bilgiler ne kadar erişilebilir?
Müze, kavram olarak, İBB’nin Gazhane’yi yeniden işlevlendirme misyon ve vizyonunda nasıl bir rol oynuyor, belirsiz. Çünkü bir müze, en yalın ifadeyle, bir koleksiyondan oluşur. Nedir Müze Gazhane’nin koleksiyonu? Karikatür ve Mizah Müzesi, İklim Müzesi ve Bilim Merkezi birer koleksiyon mudur? ICOM’un yeni müze tanımında madde madde listelendiğine göre Müze Gazhane ne yapar (toplama, koruma, belgeleme, araştırma, sergileme, yayınlama) ve de nasıl yapar (iletişim-diyalog, kâr amacı gütmez, erişilebilirlik, kapsayıcı, sürdürülebilirlik, yenilikçi, multidisipliner, interaktif)? Müze Gazhane’nin turistik içerik dışında herhangi bir bilgi sunmadıkları internet sitesinde de Müze’nin misyon ve vizyonuna ulaşamıyoruz. İçerik planlamasıyla ilgili o kadar bilgi verilmemiş ki, Müze Gazhane’nin yönetimini üstlenen ekibi bile tanıyamıyoruz.
Müze Gazhane’nin sosyal medya duyurularından anlaşılıyor ki söyleşiler, tiyatro-konser vb. gösteriler, kitap satışı, kafe-restoran işletmeciliği ya da pilates ve yoga dersleriyle mekânda bir ‘yaşam alanı’ kurulmaya başlanmış bile. Peki, kentlilerin ilgisi? Mesela, kim bu katılımcılar? Etkinliklere gerçekten ilgilerini çektiği veya ihtiyacını hissettikleri için mi katılıyorlar yoksa ‘başka alternatifimiz yok’ mu diyorlar?
Müze Gazhane’nin yolu uzun. İBB yönetiminin heyecanı yüksek. Mekân ziyaretçilerinin de hangi gruptan olursa olsun belli ki gençliği bakî. Masa başlarında yapılan planlamalarla değil, mahalleliyle ve kentliyle yapılacak ‘ihtiyaç analizleri’ doğrultusunda yaşayan bir alan kurmak da mümkün. Bir endütriyel miras yapısının kentsel mekâna dönüştürülmesi başlı başına bir başarı. Sadece, müze olmak zorunda mıydı? Neden yalın bir halde Hasanpaşa Gazhanesi denilemedi? Müze kavram olarak bir mekânı daha mı prestijli tanımlıyor? Müze, müzecilik işlevlerini yerine getiremeyen mekânların vitrinlerini parlatmak için kullanılan bir ‘konsepte’ dönüştüğünde Türkiye’de müzecilik çalışmalarına verilebilecek zararlar neler?
Yıllar önce bir araştırma projesi üzerinde çalışmaya başlamıştım: Belediyeler neden müze kurar? Türkiye’deki belediye müzelerini koleksiyonları, hizmetleri ve hedef kitleleri açısından inceleyecek ve çağdaş müzecilik ekseninde bir analiz yazacaktım. Projeye fon da sağlanmıştı ama sonra birtakım iletişimsizlikler ve vazgeçişlerle planlama aşamasında kaldı. Evet, yerel kültürel mirası korumak, saklamak ve sergilemek yerel yönetimlerin işi, ancak bu işin de şüphesiz bir politikası var. Araştırmadaki analizin amacı, yerel yönetimlerin müzecilik politikalarını incelemekti. Müze Gazhane’ye bu gözle de bakmak lâzım. İBB’nin kültürel miras ve müzecilik politikaları. Ufukta kurulmakta olan bir müze daha var, İstanbul Kent Müzesi.